6 Ekim 2024 Pazar

Haciz Tarihinde Borçlu Adına Kayıtlı Olan Taşınmaz İçin 3. Kişinin Açtığı Şikayet Davası - Tapu İptal ve Tescil Davası

ÖZET:
  • İcra müdürünün haciz işlemini gerçekleştirdiği sırada, bir başka anlatımla haciz tarihinde, taşınmazın borçlu adına kayıtlı olması zorunlu ve yeterlidir. Böyle olduğu takdirde icra müdürünün haciz işleminde bir usulsüzlük bulunmadığı sonucuna varılmalıdır (HGK. nun 13.6.2001 tarih, 2001/12-461 E. - 2001/516 K.). 
  • Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için 3. kişinin açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasının kabul edilip kesinleşmesi dahi, haczin kaldırılması sonucunu doğurmaz. Bu durumda, haczin kaldırılması istemi ancak 3. kişinin genel mahkemede açacağı davada tartışılabilir. 
  • Şikayetçinin dayanak yaptığı Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27/03/2019 tarih ve 2018/704 Esas 2019/235 Karar sayılı ilamında taşınmazın borçlu adına olan tapu kaydının iptali ile şikayetçi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın 09/07/2019 tarihinde kesinleştiği ve bu kararda tapudaki hacizlerin kaldırılması yönünde bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır. 
  • Buna göre, taşınmaz üzerine konulan ihtiyati haczin 09/07/2019 tarihinde tapuya işlendiği, anılan tarihte taşınmazın borçlu adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşıldığından, icra memuru işleminde bir usulsüzlük bulunmamaktadır.

YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ

Esas : 2021/8368
Karar : 2022/1571
Tarih : 10.02.2022

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sibel Yavuz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Şikayetçi 3. kişinin, 3499 Ada, 1 Parsel, 2 bağımsız bölüm numaralı taşınmazın, borçlu A…. Y…. adına olan tapu kaydının iptali ile şikayetçi adına tesciline karar verildiği ve bu kararın kesinleştiğini, bu suretle alacaklının alacağından dolayı icra dosyasından konulan ihtiyati hacizden önce taşınmazın maliki olduğunu beyanla icra müdürlüğünden ihtiyati haczin kaldırılması talebinde bulunduğunu, talebin reddine ilişkin icra müdürlüğü işleminin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, ilk derece mahkemesince tapu iptali ve tescile ilişkin kararın ihtiyati haciz tarihinden sonra kesinleştiği ve hacizlerin kaldırılmasına yönelik herhangi bir hüküm de içermediği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği, şikayetçi tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak şikayetin kabulüne, icra memur işleminin iptali ile ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir.

Türk Medeni Kanunu'nun 1020. maddesi uyarınca tapu sicili aleni olup, hiç kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.

İcra müdürünün haciz işlemini gerçekleştirdiği sırada, bir başka anlatımla haciz tarihinde, taşınmazın borçlu adına kayıtlı olması zorunlu ve yeterlidir. Böyle olduğu takdirde icra müdürünün haciz işleminde bir usulsüzlük bulunmadığı sonucuna varılmalıdır (HGK. nun 13.6.2001 tarih, 2001/12-461 E. - 2001/516 K.). Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için 3. kişinin açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasının kabul edilip kesinleşmesi dahi, haczin kaldırılması sonucunu doğurmaz. Bu durumda, haczin kaldırılması istemi ancak 3. kişinin genel mahkemede açacağı davada tartışılabilir.

Şikayetçinin dayanak yaptığı Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27/03/2019 tarih ve 2018/704 Esas 2019/235 Karar sayılı ilamında taşınmazın borçlu adına olan tapu kaydının iptali ile şikayetçi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın 09/07/2019 tarihinde kesinleştiği ve bu kararda tapudaki hacizlerin kaldırılması yönünde bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Buna göre, taşınmaz üzerine konulan ihtiyati haczin 09/07/2019 tarihinde tapuya işlendiği, anılan tarihte taşınmazın borçlu adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşıldığından, icra memuru işleminde bir usulsüzlük bulunmamaktadır.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca şikayetçi 3. kişinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : 

Alacaklının temyiz isteminin kabulü ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 22/06/2021 tarih ve 2020/2453 E. - 2021/1697 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder