15 Ekim 2024 Salı

Gerekçeli Karar Tarihini İçermeyen ya da Yanlış Tarihi İçeren Tebliğ Mazbatası Geçersiz Olup Tebligat Usulsüzdür

ÖZET:
  • Söz konusu tebligata ilişkin mazbatada gerekçeli karar tarihinin yanlış yazılmış olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 07.02.2019 tarihli ve 2017/12-634-2019/76 sayılı kararında; tebligata ilişkin mazbatanın gerekçeli karar tarihini içermemesinden dolayı gerekçeli kararın zarf içerisinde olduğunu belgelendirme niteliğinin bulunmadığının, gerekçeli kararın tebliğ mazbatalı zarf içerisinde olduğunun da başka türlü ispatlanamayacağının belirtilmesi karşısında, 09.02.2016 tarihinde yapılan tebligata ilişkin tebliğ mazbatasında gerekçeli karar tarihinin yanlış yazılmış olması sebebiyle, sanık tarafından öğrenme üzerine yapılan temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilmelidir.

YARGITAY
12. CEZA DAİRESİ

Esas : 2017/11226
Karar : 2019/7286
Tarih : 13.06.2019

5271 sayılı CMK'nın 42/1. maddesine aykırı olarak, “eski hale iade ve temyiz talebinin reddine” dair Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.03.2016 tarihli ek kararı ile anılan ek kararın kaldırılmasına yönelik Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.04.2016 tarihli değişik iş kararı yok hükmünde kabul edilerek; ayrıca; sanığın yokluğunda verilen ve başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin anlaşılabilir nitelikte açıkça anlatılan hükmün, sanığın savunmasının alındığı 20.12.2011 tarihli celsede bildirdiği en son adresine gönderilip sanığın bu adreste ismen tanınmadığı tespiti ile bila tebliğ gelmesi akabinde, sanığın temyiz dilekçesinde bildirdiği adres ile aynı olan ve aynı zamanda mernis adresi olduğu tespit edilen adresine 09.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakta ise de, söz konusu tebligata ilişkin mazbatada gerekçeli karar tarihinin yanlış yazılmış olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 07.02.2019 tarihli ve 2017/12-634-2019/76 sayılı kararında; tebligata ilişkin mazbatanın gerekçeli karar tarihini içermemesinden dolayı gerekçeli kararın zarf içerisinde olduğunu belgelendirme niteliğinin bulunmadığının, gerekçeli kararın tebliğ mazbatalı zarf içerisinde olduğunun da başka türlü ispatlanamayacağının belirtilmesi karşısında, 09.02.2016 tarihinde yapılan tebligata ilişkin tebliğ mazbatasında gerekçeli karar tarihinin yanlış yazılmış olması sebebiyle, sanık tarafından öğrenme üzerine yapılan temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

Katılanın tel çekme işçisi olarak çalıştığı işyerinde 30.07.2008 tarihinde çalışırken geçirdiği kaza sonucu sol kolunun kırılması üzerine Özel Yenibosna Hastanesine kaldırıldığı, burada ortopedi uzmanı olan sanık Dr. ... tarafından humerus şaft kırığı tespit edilerek 01.08.2008 tarihinde ameliyat edildiği, 3 gün sonra kolda ağrı mevcut olduğu halde hastanın taburcu edildiği, şikâyetleri geçmediği için tekrar aynı hastaneye müracaat eden hastaya Dr. ...'in EMG tetkiki yaptığı, hastayı fizik tedaviye yönlendirdiği, şikâyetleri geçmeyen hastanın daha sonra Vakıf Gureba Hastanesine yatırıldığı ve üst kol düzeyinde radial sinir yaralanması tanısıyla ameliyat edildiği, bu ameliyatta tespit edilen sinir hasarının sanık tarafından yapılan ilk ameliyatta meydana geldiğinin iddia edildiği olayda;

Yüksek Sağlık Şurası'nın 03-04 Mayıs 2012 tarihli raporunda; Dr. ...'in yaptığı ameliyat sonrası ortaya çıkan sinir kesisine bağlı tablonun ameliyatın beklenen bir komplikasyonu olduğunun, ancak bu komplikasyonun takip ve tedavisinde Dr. ...'in özensiz davrandığının ve dolayısıyla kusurlu olduğunun belirtildiği; 08.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda tıbben gerekenlerin yapıldığı ve tedavide gecikme söz konusu olmadığı belirtilmiş ise de, Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu'nun ve sonrasında alınan Adli Tıp Genel Kurulu'nun raporlarında benzer şekilde; humerus şaft kırıklarında radial sinir felcinin % 6-15 oranlarında görülebildiği, bu olguların bir çoğunda sinir hasarının yaralanma anında oluştuğu, daha az oranda da tedavinin devamı esnasında sonradan geliştiğinin tıbben bilindiği, kişide çalıştığı iş yerinde geçirdiği kaza sonucu sol humerus şaft kırığı oluştuğu, Özel Yenibosna Hastanesi'nde Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr.... tarafından 01.08.2008 tarihinde ameliyata alındığı ve kırığın intramedüler çivi ile redükte edildiği, ameliyat sonrası takiplerinde kişide radial sinir hasarı oluştuğunun tıbbi belgelerde kayıtlı olduğu, yine tıbbi belgelerde ameliyat öncesi yapılan muayenesinde parsiyel radial sinir hasarını düşündüren bulguların bulunduğunun kayıtlı olduğu, fakat radial sinir paralizisi ifadesinin veya tanısının geçmediği bu tür kırıklarda ortopedi literatüründe altın standart olarak kabul edilen açık redüksiyon ve plak fiksasyon yerine intramedüller çivi uygulamasının cerrahın tercihinde olduğu, ancak ameliyat esnasında radial sinir hasarının nedeninin ortaya konulması için sinir eksplorasyonu yapılmamasının ve ameliyat sonrasında ise radial sinir paralizi bulgularının artmasına rağmen sinir eksplorasyon yapılmamasının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmadığı görüşlerine yer verilmiş olması, söz konusu raporların dosya kapsamı ve maddi vakıa ile uyumlu olması karşısında, sanığın tıp kurallarına aykırı işlemde bulunarak katılanın yaralanmasına sebebiyet verdiği ve bu suretle kusurlu olduğu anlaşılmakla;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ve sanık müdafinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Dosyada mevcut 02.06.2015 tarihli adli raporda katılanın, sol kolda radial sinir paralizisine neden olan yaralanmasının ve dava konusu olaya bağlı sol eldeki fonksiyonel kısıtlılığının organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde olduğunun belirtilmesi nedeniyle sanık hakkında TCK'nın 89/1. maddesi gereğince tayin edilen temel cezanın TCK'nın 89/2-a maddesi gereğince ½ oranında arttırılması gerekirken, TCK'nın 89/3. maddesi gereğince bir kat arttırılması suretiyle fazla ceza tayini;

Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hükmün 2. paragrafındaki ''89/3'' ibaresinin, ''89/2-a'' olarak, aynı paragraftaki ''1 kat arttırım yapılarak 180 tam gün'' ibaresinin ''½ arttırım yapılarak 135 tam gün'' olarak, 3. paragraftaki ''150 tam gün'' ibaresinin ''112 tam gün'' olarak, 4. paragraftaki ''6000 TL'' ibaresinin ''4480 TL'' olarak değiştirilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve Kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA; 13.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder