15 Ekim 2024 Salı

Sigorta Şirketine Başvuru Yapılmamış Olması - Tamamlanabilir Dava Şartı

ÖZET:
  • 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi hali dahi HMK'nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğuna göre, başvurunun yapıldığı, ancak eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksiklik de yargılama aşamasında tamamlanabilecektir. 
  • Davacının davalı sigorta şirketine 02.03.2020 tarihinde başvuruda bulunduğu anlaşılmakla, başvuru tarihine 8 iş günü ilave edilmek suretiyle bulunan temerrüt tarihinin 12.03.2020 tarihine tekabül etmesine karşın, mahkemece belirlenen temerrüt tarihinin isabetli olmadığı görülmekle davacı vekilinin faiz başlangıç tarihine ilişkin istinaf nedeni yerindedir. Davalı vekilinin ise hesap raporunun tebliğinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğine yönelik istinaf sebebi isabetli bulunmamıştır.

İZMİR BAM
11. HUKUK DAİRESİ

Esas : 2022/1031
Karar : 2024/1524
Tarih : 18.09.2024

DAVA :

Davacı vekili, 08.10.2013 tarihinde sürücü ... sevk ve idaresindeki ... plakalı aracın seyir halinde iken savrulması ve yolun sol tarafında bulunan dere yatağına düşerek takla atması neticesinde araçta yolucu olarak bulunan davacının yaralanması sonucunda trafik kazasının meydana geldiğini, söz konusu kaza ile ilgili Lapseki CBS'nin 2013/860 soruşturma nolu dosyasının açıldığını, olay hakkında KYOK verildiğini, trafik tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere iş bu trafik kazasının meydana gelmesinde ... sevk ve idaresindeki ... plakalı aracın tam kusurlu olduğunu, söz konusu olay sonrası davacının 18/06/2014 tarihli Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu Raporu'ndan da anlaşılacağı üzere %10'luk bir özürlü sağlık kurulu raporu aldığını ve bu rapora göre davalı taraftan 24.09.2014 tarihinde 47.000,00 TL tutarında ödeme aldığını, sonrasında davacının bu kaza ile ilgili sağlık problemlerinin giderek arttığını, 27.02.2020 tarihli dilekçe ile davalı sigorta şirketine başvurulduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından 04.03.2020 tarihli cevabi yazısında 24/09/2014 tarihinde 47.000,00 TL ödeme yapıldığının, bunun haricinde başkaca ek bir ödeme yapılmayacağının belirtildiğini, 06.03.2020 tarihli yazısıyla da ek tazminat talebine istinaden değerlendirme yapılabilmesi için davacının Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edildiğini, davacının buradan aldığı sağlık kurulu raporuna göre %42 oranında bir maluliyetinin olduğunun ortaya çıktığını, davalı sigorta şirketine bu raporun iletildiğini ancak ödeme yapılamayacağının taraflarına bildirildiğini belirterek, artan maluliyet oranı ve tazminat yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100,00 TL (50,00 TL geçici iş göremezlik ve 50,00 TL kalıcı iş göremezlik) maddi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak olan yasal faizi ile tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava edilmiştir.

Davacı 21.02.2022 tarihli ıslah dilekçesiyle, geçici maluliyet taleplerini 401,57 TL'ye, kalıcı maluliyete ilişkin taleplerini 203.000,00 TL'ye çıkartarak, toplam 203.401,57 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

CEVAP : 

Dava dilekçesinin davalı ... Sigorta Şirketi'ne tebliğ edildiği, adı geçen davalı sigorta şirketi tarafından davaya cevap verilmediği anlaşılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : 

Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, trafik kazasından kaynaklı olarak davacının içinde hatır için bulunduğu araç sürücüsünün tek taraflı kazaya karışması ve davacıya atfedilebilecek kusur durumunun bulunmadığı gibi kusurun tamamının davalı tarafa ZMMS'li araç sürücüsünde olduğu, bu kazadan kaynaklı olarak dava açmadan evvel davacı tarafa sürekli iş göremezlik ödemesi olarak 47.000,00 TL tutarında ödemede bulunulduğu ve bu tutar haricinde davacı tarafa sürekli iş göremezlik yönünden yapılan bir ödemenin olmadığı, yine dava dışı SGK tarafından 2013 yılı çeşitli tarihlerde geçici iş göremezlik yönünden ödemelerde bulunulduğu, geçici iş göremezlik yönünden aktüer bilirkişisi raporuna yönelik yukarıdaki açıklamaları tekrarla her ne kadar aksi belirtilmiş ise de, davacıya yapılan ödeme tutarlarının tarihleri göz önüne alındığında bu tutarın hesaplama tarihi itibariyle güncellenmesi neticesi esasen davacıya eksik ödenen bir tutar olmadığı, davalı taraf sorumluluk limitinin 250.000,00 TL olduğu, her ne kadar davacının bu kazadan kaynaklı sürekli iş göremezlik tazminat tutarının 401.772,25 TL olduğu anlaşılmakta ise de belirtilen sorumluluk limiti üzerinden davalı sigorta şirketinin 2918 sayılı yasanın 91. maddesi gereği sorumlu olacağı ve bu nedenle sürekli iş göremezlik yönünden yapılan ödemenin mahsubu ile davalının bakiye sorumluluk limitinin 203.000,00 TL olarak hesaplandığı ve ancak davacının söz konusu kaza sırasında hatır için taşındığı ve dolayısı ile hükmedilecek tazminattan %20 oranda resen hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği anlaşılarak davacının davalıdan talep edebileceği sürekli iş göremezlik bedelinin 162.400,00 TL olarak hesap ve takdir edildiği ve yine ancak geçici iş göremezlik zararının davadan evvel karşılandığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 08.10.2013 tarihinde gerçekleşen trafik kazasından kaynaklı davacı tarafın hatır için taşındığı kanaati ile hesaplanan tutarda %20 oranda hatır taşıması indirimi yapılmak suretiyle 162.400,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalının temerrüt tarihi olarak takdir edilen 12.03.2022 tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geçici iş göremezlik tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ : 

Davacı vekili, davalı sigorta şirketinin davaya süresinde cevap vermediğini ve alınan maluliyet raporuna süresinde itiraz etmediğini, dava dilekçesindeki hususlar dışında beyan edilen davalı şirket iddialarının değerlendirilmeye alınmasının, davadaki iddiaların ve savunmaların kanuna aykırı olarak genişletilmesi olacağını, hatır taşıması indirimi yapılmasını kabul etmediklerini, dosyada bunu destekler herhangi bir şey olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için hatır taşımasının varlığı ve hesap edilmesi gerektiği düşünülse dahi, 24 Ocak 2022 tarihli hesap bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacının toplam tazminat alacağının 401.772,25 TL olarak hesap edildiğini, sigorta şirketi bu tazminatın bakiye teminat limiti olan 203.000,00 TL'si ile mesul olacağından, indirimin 203.000,00TL üzerinden değil, toplam tazminat alacağı olan 401.772,25 TL üzerinden yapılması gerekeceğini, indirimin 203.000,00TL üzerinden yapılmasının hatalı olduğunu, hatır taşıması indirimi uygulanmış olsa dahi, davanın tamamının kabul edilmesi gerekirken, kısmen kabul kısmen red yönünde karar tesis edilmesinin yerinde olmadığını, maddi tazminata işletilecek olan faizin başlangıç tarihinin hatalı belirlendiğini, başvuru evraklarının 02.03.2020 tarihinde sigorta şirketince teslim alındığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, şayet başvuru tarihi kabul edilmese dahi, dava tarihi olan 30.12.2020 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, kararda faizin başlangıç tarihinin sehven 12.03.2022 olarak yazılmış olduğu kanaatinde olduklarını, davacıya verilmesi gereken maddi tazminata işletilecek faiz başlangıç tarihinin, 02.03.2020 tarihinden 8 iş günü sonrası olarak kabul edilmesini, talep yerinde görülmezse dava tarihinin esas alınmasını istediklerini, faiz başlangıcı yönünden taraflarınca mahkemeye sunulan ıslah dilekçesi esas alındıysa, bu hususun yine taraflarınca kabul edilemeyeceğini, faiz başlangıç tarihi olarak davanın ıslah edildiği tarihin esas alınamayacağını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.

Davalı vekili, davalı şirket tarafından 24.09.2014 tarihinde 47.000,00 TL ödeme yapılarak sorumluluğun yerine getirildiğini, KTK md.111 gereği ibranamenin iptalinin yalnızca ödeme tarihinden itibaren iki yıl içerisinde talep edilebileceğini, iki yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu, davanın işbu hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, maluliyet oranının olması gerekenin çok üzerinde tespit edildiğini, davacının kaza tarihinden bu yana iyileşme durumunun dikkate alınmadığını, maluliyet oranı tespit edilirken hiçbir tedavi evrakının incelenmediğini, diğer yandan tespit edilmesi gereken hususun maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmaması olduğunu, bilirkişi raporunda bu hususa değinilmediğini, artan maluliyeti gösterir güncel tedavi evraklarının dosyaya sunulmadığını, bilirkişi tarafından TRH 2010 %1,8 hesap tablosuyla hesaplamanın yapılması gerekirken TRH 2010 prograsif rant hesap tablosunun kullanıldığını, trafik poliçesinin bir sözleşme niteliğinde olup, özel hukuk hükümlerine tabi olduğunu, davalı şirketin sigorta ettiren ile akdettiği işbu sözleşme çerçevesinde ödenen prim karşılığında %1,8 teknik faiz ile hesaplanacak zarar tutarı üzerinden sorumluluğunu üstlenmeyi taahhüt ettiğini, bilirkişinin işbu sözleşmeye aykırı olarak sözleşmesel sorumluluklarını genişletmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda, davaya konu kaza neticesinde davalı şirket tarafından yapılan ödemenin güncellenmiş halinin hesaplanan tazminattan düşülmesi gerekirken, belirtilen ödeme güncellenerek düşülmeden yapılan tazminat hesabına itiraz ettiklerini, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri tazminatının teminat dışı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, kaza tarihinden faiz taleplerinin reddi gerektiğini, KTK ilgili hükümleri ve ZMM Genel Şartları gereği, sigorta şirketinin temerrüdünün, hesaba esas tüm belgelerle başvuru tarihinden 8 iş günü geçmekle mümkün olacağını, dava öncesi davalı şirkete bir başvuru olmadığından hesap raporunun tebliğinden itibaren faiz işletilmesini talep ettiklerini, ıslah edilen kısma ise öncelikle zamanaşımı mevcut olduğundan reddini, aksi halde ise ıslah tarihinden faize hükmedilmesini talep ettiklerini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE :

Dava, 08.10.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasına dayalı olarak maddi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dairemizce HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.

Davacının hatır taşımasına yönelik istinaf nedeninin incelenmesinde; hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır. Hatır taşıması savunması defi niteliğinde olup, süresinde verilecek cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Hatır taşıması, sigorta teminatı kapsamında ise de, hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığından, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nin 51.maddesi (818 sayılı BK. 43. maddesi) uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiştir. Hatır taşımasının varlığı halinde ancak hatırı taşıması yapan lehine tazminattan indirim söz konusu olabilir. ( Yargıtay 17. HD'nin 01/12/2020 tarih ve 2019/3044 E. 2020/7926 K. Sayılı ilamı) Somut olayda, davalı tarafın kendisine usulüne uygun tebligat yapılmasına karşın, açılan davada cevap dilekçesi sunmadığı, bu bağlamda hatır taşıması def'ini ileri sürmediği görülmekle mahkemece hükmedilen tazminattan hatır taşımasına yönelik indirim yapılması isabetli olmamıştır. Davacı vekilinin istinaf istemi bu nedenle yerindedir.

Davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf nedeninin incelenmesinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında belirtildiği üzere, bedensel bütünlüğün zarar gördüğü ve tedavinin uzunca bir süreye yayıldığı durumlarda, oluşan zararın miktarı tıbbi bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşmaktadır. Gelişen bir durumun bulunduğu, zararın niteliği ve kapsamının bu nedenle sonradan öğrenildiği hallerde zamanaşımı zararın kesin miktarının öğrenildiği tarihten başlayacaktır. (Yargıtay HGK 21.03.2001 gün ve 2001/4-258 E., 2001/276 K.; 05.06.2002 gün ve 2002/4-470 E., 2002/477 K.; 15.05.2015 gün ve 2013/21-2035 E., 2015/1345 K. ve 01.03.2017 gün ve 2014/21-2372 E., 2017/379 K. Sayılı ilamları). Davacının maluliyeti ile ilgili sonradan gelişen durum nedeniyle (Çanakkale 18 Mart Üniversitesinden alınan 15.09.2020 tarihli sağlık kurulu raporu) davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf nedeni yerinde değildir.

Dosyada alınan Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından tanzim edilen 16.09.2021 tarihli heyet raporunda, davacının 08.10.2013 tarihinde geçirdiği trafik kazası ile ilgili tüm adli travmatolojik veriler, 03.08.2013 tarihli ve 28727 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” ve 11.10.2008 tarihli 27021 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ve eklerinde belirtilen cetveller/hükümlere göre, olay tarihinde geçerli bulunan yönetmelik hükümleri dikkate alınmak suretiyle verilen raporda, kişinin vücudunda meydana gelen ve trafik kazasıyla nedensellik bağı olan arızası nedeniyle; olay tarihindeki yaşına göre meslekte kazanma gücünün azalma (sürekli iş göremezlik) oranı %26, sekelin 2021 yılı itibariyle sürekli işgöremezlik oranının %28,2 olduğu, geçirdiği trafik kazasından sonra oluşan arızaları nedeniyle, kişinin 1 ay (30 gün) süre ile geçici bakıcıya ihtiyacı olduğu ve bu dönemde %100 malul sayılacağı, sürekli bakıma muhtaç olmadığı yönündeki maluliyet raporunun ve bu rapor esas alınmak suretiyle yapılan aktüerya hesabının yerinde olduğu, söz konusu raporda davacıdaki yaralanmanın boyut ve kapsamı incelenmek suretiyle illiyet bağının mevcudiyetinin bulunduğuna yönelik tespitler karşısında alınan bilirkişi raporlarının yeterli ve hüküm kurmaya elverişli mahiyette olduğu görülmekle davalı vekilinin bu hususlara ilişkin istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK'nun 90. maddesindeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir" bölümündeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda" ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden artık uygulanamaz. (Yargıtay 4. HD 22.06.2021 tarih 2021/3089 E, 2021/3441 K. sayılı ilamı).

Hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. (Yargıtay 4. HD 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E - 2022/3622 K., 17. HD 23.03.2021 tarih ve 2020/6173 E. - 2021/3121 K.) İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak tazminat miktarları belirlendiğinden, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.

Öte yandan alınan hesap bilirkişisi raporunda, davacının evvelce tespit edilen %10 maluliyetine karşılık gelen zararını muhtemel yaşam süresi sonuna kadar 2014 yılında tahsil etmiş olduğundan ve iki yıllık hak düşürücü süre zarfında bu ödemeye itiraz etmemiş bulunduğundan artan maluliyet oranı için artan dönemden itibaren hesaplama yapılarak 47.000,00 TL'lik ilk ödemenin tespit edilen zarardan düşülmeyerek taleple bağlılığa nazaran yapılan aktüerya hesabında herhangi bir usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.

Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında belirtildiği üzere geçici iş göremezlik zararı KTK'nın 98. maddesi kapsamında SGK'nın sorumlu olduğu tedavi giderleri arasında sayılamayacağından davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik tazminatından zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi teminatı kapsamında sorumlu olması nedeniyle davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının da reddi gerekmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi hali dahi HMK'nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğuna göre, başvurunun yapıldığı, ancak eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksiklik de yargılama aşamasında tamamlanabilecektir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 2021/3042 E.- 2021/1562 K. sayılı içtihatı). Davacının davalı sigorta şirketine 02.03.2020 tarihinde başvuruda bulunduğu anlaşılmakla, başvuru tarihine 8 iş günü ilave edilmek suretiyle bulunan temerrüt tarihinin 12.03.2020 tarihine tekabül etmesine karşın, mahkemece belirlenen temerrüt tarihinin isabetli olmadığı görülmekle davacı vekilinin faiz başlangıç tarihine ilişkin istinaf nedeni yerindedir. Davalı vekilinin ise hesap raporunun tebliğinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğine yönelik istinaf sebebi isabetli bulunmamıştır.

Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : 

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ, davalı vekilinin ise istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.04.2022 tarih 2020/786 E. - 2022/315 K. sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,

Kaldırılan kararın yerine geçmek üzere yeniden hüküm tesisi ile;

Davanın KISMEN KABULÜ ile, davaya konu 203.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 12.03.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,

Davanın geçici iş göremezlik istemi yönünden REDDİNE,

492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 13.866,93 TL'den peşin alınan 54,40 TL ve ıslah ile alınan 695,00 TL'nin mahsubu ile bakiye 13.117,53 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,

Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılan 1.658,88 TL (tebligat ücreti, posta masrafı ve bilirkişi ücretinden oluşan) yargılama gideri ile davacı tarafından maluliyet raporu tanzimi için ödene fatura bedeli olan 4.248,00 TL'den oluşan toplam 5.906,88 TL'nin ret kabul oranına göre hesaplanan 5.895,21 TL'si ile 803,80 TL (54,40 TL peşin harç ile 54,40 TL başvuru ve 695,00 TL ıslah harcı) harç tutar toplamından oluşmak üzere toplam 6.699,01 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,

Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan 491,12 TL'nin 6100 sayılı HMK'nın gider avans tarifesinin 5. maddesi gereğince davacı tarafa iadesine,

Davacı sürekli iş göremezlik yönünden kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan 32.450,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Davalı geçici iş göremezlik yönünden kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan 401,57 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

Dava açmadan evvel dava şartı kapsamında başvurunun yapıldığı sabit olduğundan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin Hazine tarafından ilgili arabulucu ...'a ödenmesi halinde, bu ücretin 6831 sayılı Kanun kapsamında davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, bu hususta Hazineye müzekkere yazılmasına,

İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde kendilerine iadesine,

İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan 32,50 TL posta masrafı, 220,70 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 253,20 TL istinaf yargılama giderinin 252,69 TL'sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,

İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 220,70 TL başvurma harcından oluşan istinaf yargılama giderinin 2,64 TL'sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye masrafın davalı üzerinde bırakılmasına,

Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK'nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder